Kalemimi ajandanın arasına bıraktım. Gün doğmak üzereydi.
İçimdeki karanlıkları aydınlatmayacak olan bir güneş değil miydi, doğması
beklenen! Doğsa ne olur, doğmasa ne? Radyoda onun yöresinden bir türkü
fısıldarken kulağıma, onun sesini de anımsıyorum arada bir. Delilik ile akıllık
arasında bir çizgide olan aklıma şaşıyorum! Anlaşılır gibi değil!
Nereden dönüp dolaşıp geldim aynı noktaya ve demir attım yine
anlamıyorum. Ne zaman uzaklaşmak
istediysem, başaramadım! Yazıklar olsun bana! Kendini aşağılayan insanlardan
nefret ederken, kendisine en aşağılık biçimde davrananlardan olmuşum. Hiç
farkında değilim! Koridorda adımlarken, yine karşılaştık, suratına okkalıca bir
yumruk atasım geldi! Son zamanlarda ifrit oluyorum aynada gördüğüm bana!
Alttan alacağımı düşündüğüm, tüm kötü düşüncelerimi rafa
kaldırıp, masamın başına geçtim yeniden. Yazmayı hayal ettiğim en güzel yazımın
satırlarına yoğunlaşmaya çalışırken, tüm bunları düşünmenin bir anlamı yoktu!
Kesik öksürüklerimden birisi takıldığında özeğime, hayatın
aslında, ne kadar da yaşanılası bir yanı olduğunu anlıyor insan. Bunu da
öğrendim! Elim gayri ihtiyari çerez tabağıma uzandı. İçindeki
fıstıkların kabuklarını değil, geçmişten gelen hatalarımı ayıkladığımı fark
ettim. Şu çerezlerin kabuğu kadar, kolay ayıklansaydı hatalarım, ne vardı?
Düzeltmek istediğim yanlışlarımın üstüne, yenilerini eklemek iyice çıldırtıyor
beni! Hani bırakacaktım şu sigara denen illeti! Yakmışım, yine farkında olmadan!
Dumanı sanki midemin içine gidiyor gibi. Herkesin ciğerine giderken, benim
midemde mi, dolaşıyor acaba!
Mide bulantıma, baş ağrısı da eklenince, işkencenin en
alasını yaşamaya başladım. Şeytan diyor…’neyse, boş ver şeytanı şimdi, diyorum!
İnsan kaybetmeye bir alıştırdı mı, kendisini, sonu gelmez
mi, kaybetmelerin? Yani herkes böyle mi, düşünüyor? İstanbul sokaklarını
dolaştığım bir gece geldi aklıma! İçimdekileri çıkartabilmek için gezmedik
sokak bırakmamıştık! Ne geceydi! Aklıma daha birçok şey geliyor aslında.
Çocukluğumda hayal ettiklerimi bile düşünüyorum bu günlerde. Düşündüklerinin
birçoğunu yapamamış olduğumu fark ettiğimde, basıyorum en ağır küfürleri! Küfürbazda
mı, olamadım! Oldum anasını satayım!
Oysa hep gülümseyen bir çocuktum ve gülümseyen hayaller
kurmuştum! Ah Nihal Hoca, bunlar benim değil, aslında senin hataların! Sen
öğrettin bana, gülümsemeyi! Her sabah gülümseyerek okşamasaydın saçlarımı,
sormasaydın hatırımı, sever miydim, gülümsemeyi! Sırf senin hatırın için
okumadım mı, hiç sevmediğim romanları! Sen istedin diye, yazmadım mı, ilk
mektubumu! Bana bu kadar kötülük yapacak ne vardı?
Şimdi kıytırıktan yazılar yazmakla tükeniyor günlerim ve
gecelerim! Ne yazdıklarımı okuyanlar var, ne de kitaplarım sıralı raflarda!
Oysa, sen çok güzel yazıyorsun, aferin demiştin bana! Ya sen kandırdın beni, ya ben
kandırdım kendimi!
Şimdi hep seni arıyor gözlerim. Saçlarım ellerinin şefkatini özlediler! Verdiğin kurşun kalemi hala saklıyorum ve inanmayacaksın belki, ne zaman birisi "seni seviyorum" dese, ben hep seni hatırlıyorum!
Bir tek sen sevmiştin beni! En çok sen sevmiştin!
Ozan Muhammet CANDAN
Şimdi hep seni arıyor gözlerim. Saçlarım ellerinin şefkatini özlediler! Verdiğin kurşun kalemi hala saklıyorum ve inanmayacaksın belki, ne zaman birisi "seni seviyorum" dese, ben hep seni hatırlıyorum!
Bir tek sen sevmiştin beni! En çok sen sevmiştin!
Ozan Muhammet CANDAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder