6 Ekim 2017 Cuma

Sakız




Hocaya sormuşlar :
- Hocam! Tuvalette sakız çiğnemekte dinen bir sakınca var mıdır ?
Hoca gülümseyerek,
- Dinen bir sakınca yok ama ağzınızda bir şey çiğneyerek heladan çıktığınızı görenler başka türlü düşünebilirler...

Günümüz siyaseti de yukarıdaki diyalogdan farksız değil..! Kimin ne amaçla neyi yaptığını anlamak kolay değil ve hatta imkansız.

Gündemi takip etmemek için elimden geleni yapıyorum, fakat ne mümkün, haberlerden kaçarken, internette yakalanıyorum, oradan kaçmaya çalışırken birileri bahsediyor ve ister istemez aklıma bulaşıyor, ne yaparsan yap, çok afedersiniz sümük gibi!

Burada isimlerden bahsedip de gerilmek ve germek istemiyorum genel olarak siyasetin girdapları arasında yok olup giden vatandaş oluyor, işte bu ilgilendiriyor beni, en çok ve en az kendime üzüldüğüm kadar, üzülüyorum memleketim insanına...

Bir insan, bu gün için miktar az veya çok yaklaşık 8-10 fatura ödemeye çalışıyor her ay ve bunları ödeyemediği zaman hayatı yaşanamayacak duruma geliyor, görüyor, yaşıyor ve duyuyoruz bu tür şeyleri....

Durum çok iyi demeyi gerçekten çok isterdim ama durum hiç öyle değil ve olmayacak gibi de görünüyor. Bunu anlamak için ekonomi okumaya gerek yok, yapılan zamların oranını görünce ne denli zor bir 2018 yılı bizi bekliyor görebiliriz.

Bu yıl içinde, turizm dip yaptı, kapasite olarak belki dip yapmadı ama ortada kazanç olmadığı için, doluluk oranları yüksek olsa bile durum böyle, inşaat sektörü de dip yaptı, her ne kadar televizyonlarda her an reklamlarına maruz kalsak da, bu iyi kazandıkları için değil, kazanamadıkları için baş vurulan bir yoldur. Bu ülkenin benim bilmediği başka bir lokomotif sektörü var mı?

Alım, satım ve küçük ticaretle uğraşan esnafı konuşmaya bile gerek duymuyorum, kirasını, faturalarını ödeyebildiği için kendilerini şanslı görenler olabilir ama koca bir çoğunluk, şu an bunu bile yapmaktan yoksun..!

Gelelim siyasilerimize, onların durumu iyi, ekonomiyle fazla işleri yok, nasıl olsa bir şekilde kazanır, kazandırır ve durumlarını idare etme yolunu bulurlar "altta kalanın canı çıksın" ata sözümüz buraya iyi yakışır, çünkü onların yaşam felsefesi bundan ibaret...

Bugün Erbil, Kerkük ve o taraflarda iş yapmaya çalışan küçük sermayeli insanların durumunu hiç konuşan var mı, veya oralarda çalıştığı için kredi kullanan, ev alan, araba alanların durumu nedir bilen var mı? Konuşan, dillendiren var mı? Önemli değil, felsefe belli, küçükler önemli değil, büyük ölçekliler başka bir bölgeye kaydırılır olur biter...

Evet şöyle bir gerçeği de atlamamak gerekiyor, dünyada ekonomi bu yönde ama insanlarımız için hiç mi bir şey yapılamaz?

Ben bu sorunun cevabını arıyorum sadece...

Ekonomi iyi, durum iyi sakızını çiğneyenlere sesleniyorum, olur olmaz yerlerde sakız çiğnemekten vazgeçin, millet yanlış anlayabilir...

BOHEM

21 Mart 2017 Salı

Hiç bir şey düzelmez...




Hayatında ters giden bir çok şey varsa, hiç düzelecekmiş gibi filan hayallerin olmasın, yok, aksini söylüyor veya düşünüyorsan da sen onu benim külahıma anlat. Şu atasözlerimize bayılıyorum cart diye yapıştırıp geçiyorsun gereken yerlere, harcın içine katılan çimento gibi! O olmazsa sıva da tutmaz, duvarda örülmez, bina da dikilmez, aha bu kadar da önemli benim için atasözlerimiz...

Konumuz atasözleri değil elbet, bana ne atasözlerimizden, derleyenler derlemiş, benim küçücük beynimde de bazıları yer etmiş kullanıyorum, hepsi bu...

Gelelim iyi düşün iyi olsun, olumlu düşün olumlu olsun zırvalamalarına. Bunları yıllar öncesinde bırakalı çok oldu, eskidendi yani. Hayatın yumruklarını yemeye başlayalı, umursamıyorum o tür zırvalıkları. 


Güçlü olmaya çalışmakla, ayakta kalmaya çalışmakla tüketiyoruz ömürleri, sonra mı, sözde başarılı oluyoruz, çünkü reelde öyle bir şey yok..!

Ömür her birimize bir güzel tecavüz ederken biz altında, acımadı ki, bir şey olmadı ki zırvalarını sayıklıyor duruyoruz...

Negatiflik mi, sonuna kadar negatif olacaksın, karamsarlık mı en sonuna kadar uzanacaksın, sittiret gerisini, gerçeği yaşayacak, gerçeklerle kucaklaşacaksın, gerisi hikayeden işler.

Hele birilerini mutlu etmeye filan çalışmak var ya, of of of işte hayatının en büyük hatasıdır diyebilirim. Bunu benden başka kimse demez sana emin ol, salla gitsin birilerini mutlu etmeyi filan, emin ol, o mutlu etmeye çalıştıkların en önce tecavüz eder geçer sana..!

Sonra bir bakarsın, yapayalnız kalmışsın, ne mutlu etmeye çalıştıkların olur etrafında, ne eş, ne dost..!

Dost dediğin nedir diye sorarsan, onu da kısaca anlatayım, dost dediğin, senden bir şey beklemez, senden geri istemez, varsa da istemez, yoksa da istemez ama sen ona bir şeyleri çaktırmadan verirsin, ister madden, ister manen...

Böyle bir dostun var ise çok şanslısınız, ben mi, evet şanslıyım bir tane dostum var...

Konuyu dağıtmayalım, gerçeği yaşayacaksınız, iyi de olsa, kötü de olsa, mutluluk oyunları filan oynamayın kendi kendinize, gerçi oynasanız da elinizde patlar nasıl olsa!

Yaşayın ve görün...

Olumlu düşünmekle bir şeyler düzele bilseydi, emin olun ben çok şeyleri düzeltmiş ve hayatından memnun bir adam olarak yaşardım, burada da böyle zırvalamazdım...


Dip Not:Karanlık ve kapalı havaların karamsarlığına verin bazen yazdıklarımı...








17 Mart 2017 Cuma

Hayatın sundukları

Hayatın sunduklarını kabul etmekten başka çaremiz yok sanırım. Hem fazlasıyla duygusal, hem bir o kadar çekilmez olursa ruh, anlamsızlık sarıyor çevresini insanın...

Başkalarında olan kusurları araştırıp bulmaya çalışanlara şaşırıyorum, neden insan içinde bulunan saçmalıkları temizlemek dururken, başkalarının kusurlarıyla uğraşır?

Çok mu zamanı var bu tür insanların diye soruyorum kendime ve cevapsız kalacak sorulardan birisiyle karşı karşıya kalmanın yorgunluğu alıp götürüyor beni derinlere...

Derinleri sever mi, insan? Seviyor orada yaşamaya alışınca, sevmek belki tam olarak karşılığı olmasa da, alışkanlık diyelim. Hepimiz aslında alışkanlıklarımızın bedelini öderiz hayatımız boyunca. Ödemesek bile bir hesap pusulası saklıdır derinlerde...

4 Şubat 2017 Cumartesi

ikinci kişi




İnsanın ölmek için bile bir ikinci kişiye ihtiyacı var, en azından ardından üzülecek yasını tutacak birisine...

Bu yüzden yalnızlık iyi değildir, iyi olduğunu söyleyenler de yalancıdır. Yalnızlığın nesi iyi olsun ki...

İkinci kişidir bir insanın hayatına anlam katan, yozlaşmaktan kurtaran. Tek kişi sessizdir, kimsesizdir, sıcakta bile üşür, soğukta zaten donar..!

İkinci kişileri yormamak lazım, üzmemek lazım, kırmamak lazım. İkinci kişinin kim olduğu çok önemli değil, bazen bir anne, baba, kardeş, sıkı bir dost veya sevgili, eş ama mutlaka olmalı insanın hayatında...


İkinci kişilerdir hayata anlam katan...

Anlamsız bir hayatı yaşamak ne gibi bir artı katar insana, oysa anlamsız bulduğun bir çok şeye anlam katacak olan ikinci kişidir, bazen bir nefes, bazen bir gülüş, bazen bir bakış.

Artıları, eksileri, varları, yokları topluyorum bir araya, valizim dolu anlayacağınız, bir kalem, bir not kağıdı kalır bazen dışarıda, onu da karalayıp doldurmaktır vazifem, onu doldurmak için bile ikinci kişiye ihtiyaç duyarım. İkinci kişiyle çarpışır düşüncelerim, hayallerim, umutlarım, yarınlarım, iyi ki varsın derim...



















1 Şubat 2017 Çarşamba

Hazımsızlık

Bazen öyle anlar gelir ki, dünyadan nefret edersin, nefret etmenin bile ötesine geçmek istediğin anlar olur.

Her insanın içinde bir yaşama sevinci vardır, olmasa bu kadar bağlanır mıydık, sonunun ne olacağını bilmediğimiz yaşam yolculuğuna. Kimi zaman çok sabırlı olsak da, çoğu zaman o sabırdan tek bir bukle bile kalmayabiliyor...

Evrenin türlü oyunlarına maruz kalan bizler, evrenin kurulduğu günden bu yana çeşitli sıkıntılara, belki de bazılarımıza göre, işkencelere maruz kalıyoruz...

Doğrudur, insan olmak mücadeleyi gerektiriyor veya öyle olduğunu düşünmemizi sağlıyor hayat ama nereye kadar? Tahammül sınırlarınızın sonuna geldiğini düşündüğünüz anlarda, sığınacak, umut edecek bir şeyler bulmalıyız, bulmalıyız ki, yaşama tutuna bilelim...

Hayatı kolay olanlardan değilim veya olamadım, olmak ister miydim, sanırım olmak isterdim..!

Sürekli mücadele etmek, geleceği daha güzelleştirmek, iyi anlar yaşamak için verilen mücadelenin bir ödülü olmalı insana. Eğer o ödüle ulaşamıyor veya boş verin ödülü en azından mücadele etmenin bir karşılığı olmasını bekliyorsan, bir şeyler güzel olmalı arada bir olsa da...

Yorgunluğun üzerine içilebilen demli bir bardak çay bile insana iyi gelebilirken, onu da bulamıyorsan verdiğin mücadele sonunda, sorun çoğalarak büyüyor.

Yaşananların birikimi, hazımsız bir mide gibi rahatsız ediyor insanı. Keşke hayatın da bir sodası olsaydı da içip rahatlasak..!

Bir makinist olsaydık veya bir kaptan ve işimizi çok iyi bilmemize rağmen, birikimlerimize rağmen, istediğimiz yere ulaşamasaydık, zor gelmez miydi? Gelirdi elbet, gelmez diyen yalan olur...

Şimdi gecenin bir yarısında, başlayacak günün sancılarını yaşarken ruhum ve bedenim, karşılığını alamadığın çalışmaların hazımsızlığıyla kıvranıp duruyor...

Kim bilir güneşin ilk ışınlarıyla nasıl sorunlar kucaklayacak beni, sarıp sarmalayacak...

...



30 Ocak 2017 Pazartesi

gelecek

Gelecek nasıl olacak, gelecek mi, gelmeyecek mi? Bilmediğim bir şey varsa, o da gelecektir. Şayet gelirse, iyi gelsin, güzel gelsin, hoş gelsin..!

OMC

galiba...

Galiba varsa bir cümlenin içinde, orada umut var demektir...


OMC

29 Ocak 2017 Pazar

İtiraf

İtiraf...


Birileri sorduğunda mutsuzluktan ve huzursuzluktan dem vurmaya bayılır. Ülkenin genel sorunlarından birisi olan bu duruma alışmaya çalışmak bir yana, bunu bildiği halde kabul edemez. Her zaman kabiliyetli, her zaman bilgili, her zaman en iyisidir! Bu günün dünyası bunu istemektedir! O’da bu dünyanın bir parçası olduğuna göre, dişlilerin arasında ezilmeli ve yok olmalıdır!

İş hayatında, aşk hayatında daima zirve yapmıştır. En çok onun hakkıdır sevilmek, o en çok sevilmelidir. Giydiği kıyafeti kimseler giymemelidir, ayakkabısı bir başkasında olmamalıdır, yediği yemeği bile neredeyse kimse yememelidir, durum bu kadar vahim anlayacağınız!

Özel arabasıyla gidip gelmelidir işine, toplu taşıma araçlarını bile kullansa, kimsecikler oturmamalıdır yanına. Kimse dikilmesin ister tepesinde, kulağında dinlediği şarkılar ona özeldir, en özel web sitelerini sadece o bilir, o kullanır. Yalnızlıktan şikayet eder çokça, fakat kalabalıklar da boğulacakmış gibi olur. Sırf bu yüzden en yakın arkadaşlarıyla bile sadece mesajlaşır, aslında yüzlerini görmeye, dertlerini dinlemeye bile dayanamaz. Tüm bunları yaşatırken içinde, kimselere itiraf edemez bu durumu, kendisinden bile saklayacak kadar da ikiyüzlüdür!

Kimi zamanlarda ihtiyaç duyar birilerine ama “o” ne zaman isterse, ancak o zaman olur bu buluşmalar, öyle gelişi güzel bir buluşma ona göre değildir. Çok planlı olduğundan değil, tahammülsüzlüğündendir bu durum. Her ne olursa olsun o özel bir insandır. Okuduğu kişisel gelişim kitaplarında bunu öğrenmiştir, aslında bunu öğrenirken, kendisine bencilliğin enjekte edildiğinin farkında bile değildir!

Çaresiz değildir hiçbir zaman, sürekli çözümler ürettiğini düşünür ama çaresiz kalmaktan da asla kurtulamaz. İşte böyle durumlarda lazımdır birisi yanına. O konuşur, karşısında ki vefalı dostu dinler, ona yardımcı olmaya çalışır, kendince çözüm yolları arar arkadaşına. Oysa tüm bunlar, yeterli değildir o’na, daha fazlasını hak ettiğini düşünmekten asla geri kalmaz!

Özel bir insandır dedik ya, azla yetinmez duyguları, kıtlıktan çıkmıştır neredeyse ama bunu da itiraf edemez kendisine. Aşksızlıktan yakınır, başını dayayıp hayatını paylaşacağı bir hayat arkadaşıdır tüm istediği, bu kadar özel olduğu için de, kimseler uymaz ona, hep bir numara küçük gelmektedir, denedikleri! Tüketici toplumun bir parçası olarak tüketmektedir, dostluklarını, sevgilerini ama farkında olamayacak kadar da budaladır!

Hayat en güzel şeyleri hep ona vermelidir, bir başkasına değil. Bir başkasına verse bile, ona verilenler daha bir özel olmalıdır. O’nu kimse bırakıp gidemez mesela, o istediği sürece kalmalı, ancak “o “istemediği zaman gitmelidir. Hayatı “o” planlamalıdır, onun planlarının dışına çıkacak bir hayatı da kabul edemez ama yaşamaya mecbur olduğunu bilemeyecek kadar da cahildir!

Kimden mi, bahsediyorum? Okuduğunuz satırlardan birisi çıkmadı mı, karşınıza? Nasıl, hiç yabancı gelmedi değil mi?
Yakınınızda bir ayna var mıdır, lütfen bakınız o zaman!..



Selam

Her gün sessizce uğrayıp çekip gidenler kimler, merak ediyorum. Gerçek misiniz, yoksa google bir numara mı çekiyor bana :)

Her neyse varmışsınız gibi hissetmek de güzel, olmasanız da varlığınız yeter...

24 Ocak 2017 Salı

Yolculuk

ruh bedene sığmaz...
... çeker gider habersiz 
gidişi fırtınalı olur...
 vardığı yer sessiz...

beden ortada kalır...
..ruh kayıp
sevenler sıralanır...
sevmeyenler kayıp...


5 Aralık 2016 Pazartesi

Allah Affetmez

Ne senin haberin vardı,
Ne benim,
Müebbet almışım,
Son duruşmada,
Sürgüne yolladılar...

Sonrasında,
ayrılık…

Yanacaksam,
Güneşe atsalardı beni,
Cehennem yetmez!
Seni bu kadar sevdim ya,
Bilirim...
Allah beni affetmez!

İsmini duymadığım ülkelere,
Dilini bilmediğim yerlere,
Yolladılar…

Sonrasında,
ayrılık…

Ömrümce aradım,
Kurudu sözlerim,
Kurudu yüreğim,
Yandım yanmasına da,
Bunu kimse bilmez,
Seni bu kadar sevdim ya,
Allah beni affetmez!

Özgürlük

  Önce kocaman bir yürek taşıyacak Sonra uğrunda savaşacaksın, Sende yoksa o yürek Boşuna sesini yükseltip bağırmayacaksın! Bu yol bildiğin ...