24 Temmuz 2020 Cuma

Fakir

Fakir

Fakir
Suratı buruşmuş bir gençlik bıraktım,
Taşımaktan yorulduğu anılar var omuzlarında,
Yaşanmamış çocukluklar saklı içinde,
Tüm bunlar normaldi geldiği coğrafyada…

Şapkamı attığım  bozkırlar  uzaklarda,
Sevda mıdır aşk tarafından tanınan,
Saklanmışken sisli kuytuluklarda,
Kendinden habersiz yarınlar var,
Tohumluk olarak saklanan,
Hepsini vakfediyorum anılara…

Kapanırken sessizce gözlerim,
Kimselere söz etmeden,
Uykuların getirdiği rüyalarım var,
Her biri gizli ve anlamsız,
Sahipsiz onca sızı yoklarken,
Hem yüreği, hem geçmişi,
Sırlarımla dolu yalnızlığı seçiyorum...

Öylesineyim sıradan, hep güçlü mü olacağım,
Zayıf yanlarım da var ve kaygısız,
Sarılmak isterken, kolları boş kalmak,
Benim tercihim olmasa da,
Bazılarının tercihi olarak kalacak,
İşte o gün,
Özlemle beklenen bir çiçek açacak,
Yüreğinde veya avuçlarında,
Sonsuz bir yalnızlık...

Kolay değil tüm bunları anlamak,
Anlatmak da kolay değil…

Fakir bir sevda var içimde,
Fukara hayallerle yaşatıyorum,
Bunca yokluk arasında,
Nasıl hala hayatta, bazen şaşıyorum…

Nasihat

Nasihat

Nasihat
Ne hüzünlü okudu salayı be hoca,
Ya gidenin parası çoktu,
Ya hocanın vakti çoktu!

Ölene üzülmez mi insan,
Üzülür elbet,
Ölüm o kadar kötü mü?
Belki de güzel bir kurtuluştu!
Aslında doğarken ölüyor,
Ölürken doğuyor olabiliriz,
Yaşam olayını, hiç böyle düşündün mü?
Sonuç olarak,
Yaşıyoruz hepimiz,
Veya yaşadığımızı sanıyoruz,
Belki de asıl yaşayan, ölülerimiz,
Vaktiyle hepimiz göreceğiz,
Nasıl olsa bir gün öleceğiz...

Şimdilik sarıl yaşama,
İyi ol, güzel ol,
Hızlı isen yavaşla ve durul,
Kaldır kafanı,
Tanı kurdu, kuşu, insanları,
İyilikten yana ol oğul!
İyiler kalplerde yaşatılır,
Kötüler, unutulmak istenen hatıralarda!
Vakit ayır kendine,
Bir fidan dik mesela,
Bir söz bırak geçmişe,
Yalanı, riyakârlığı boş ver,
Ama bunları asla boş verme,

Ömür dediğin gelip geçer,
Sende fidandın zamanında,
Büyüdün geliştin,
Sana da kalmayacak gençliğin,
Güçlenip kök saldıkça,
Orta yaşa ulaşacaksın
Ve yaşlanacaksın hızlıca,
Yabancılaşacak sın dünyaya,
Tanıdıkların azalacak,
Sevdiklerin zamanla kaybolacak,
Sıkmaya başlayacak kalabalıklar,
Asıl çaresizlik işte o zaman başlar!

Yalnız kalır her insan yolun sonunda,
Bunu asla unutma...

Hayatı doluca yaşa,
Keyfini çıkar aldığın nefesin,
Güvenini kaybetme olsa bile bir anlık,
Her şeyin başı tamamen sağlık! 
Hayatı ve dünyayı gör tanı ve bil,
Kalmasın bir şeyde hevesin,
Yaptığın iyiliği hatırlatma,
Hem aklından, hem yüreğinden sil!
Sana yapılan yanlışları da unutma,
Bunu hiçbir canlının da yüzüne vurma,
Alçak gönüllü ol,
Kibirden uzak dur,
Nerede bir haksızlık görsen,
Çıldır, gerekirse kudur!
Eğik olsun boynun,
Adalet karşısında,
Adalet gerçek bir adaletse,
Saygıda kusur etme!

Yani çocuğum,
Her şeyi bilmek zorunda değilsin,
Ama insan olabilmenin yollarını öğrenmelisin,
Bilmiyorsan, bir bilene sormalısın,
Ve hayatın boyunca, bolca okumalısın!

Korkma bir kedinin başını okşamaktan,
Korkma bir çiçeği sulamaktan,
Korkma iyilikleri savunmaktan,
Korkma bu şekilde yalnız kalmaktan!
Gerçek olan ne sağ, ne de sol!
Siyaseti bile adaletle yap,
Gerekliyse yalnız da kal,
Zordur iyi bir insan olmak,
Zordur doğru olmak ve doğruları savunmak!

Son bir nasihatim daha var,
Aşktan da, sevmekten de asla korkma!
Hakkını ver seni sevenin,
Arkasında değil yanı başında ol!

Atana da sahip çık, vatana da!
Zaten gerisi hep teferruat nasıl olsa! 

Altıncı His

Altıncı His

Altıncı His
Üstü açık uyuyanın üzerine kar yağar,
Sevip de ayrı olanlara da hüzün,
Anılar sancılıdır, kolay mı taşımak,
Her insanın da harcı değildir iki gözüm, 
Kolay mı, sönüp yeniden yanmak?

Unutulan bazı şarkıları çalar radyo,
Gözler buğulanır, kalp telaşlanır,
Aldırma derken birileri
Farkına bile varmaz diğerleri,
Aşk koca bir yalnızlık
Hasret ise zifiri karanlık!
Öyle sessiz sedasız,
Öyle korkunç,
Öyle faydasız olursun ki;
Kendini keşfe çıkmış seyyah sanırsın…

Aldırma der birileri
Yasını tutma, ayakta kal, yıkılma der,
Der demesine de, bilmez ki
Gönül laftan anlamaz
Ne yapsan yorulmaz ve uslanmaz,
Kim gelirse gelsin
İçindeki o koca boşluğu doldurmaz!

Bir de utangaç oluyor insan
Böylesi zamanlarda,
Hep kirli hissediyorsun
Temizlenmiyor yüreğin
Gözyaşlarıyla yıkıyor olsan da!

Aldırma der yine birileri,
Sen aldırmazsın da,
Sahipsiz kalır günlerin,
Aşk dövülürken tavında,
Sevgi de gelir kıvama,
Koşarak geçmek istersin,
Bu zorlu sokakları,
Hissetsen yaşananları,
Anlasan yani biraz,
Aşkın hatırına gülümser misin?

Bu sevdanın en kötü yanı
Sahipsiz bir yalnızlık,
Ben de sahip çıkmıyorum artık
Bunu sen de böyle bil,
Eskisi gibi değil bizim sahil,
Ve saçların uçuşmuyor,
Gözlerimin önüne
Sadece hayallerden ibaretsin
Sensiz geçecek yeniden bu yaz,
Rüzgar kokunu getirir mi?
Hiç bir şey sensiz keyif vermiyor
Daha ne kadar sürecek
Kıyıların sensizliği?

Aldırma der tekrardan birileri…

Bak itiraf ediyorum,
Sevmiyorum artık bu altıncı hissi! 

Aşklar ve Şarkılar

Aşklar ve Şarkılar

Aşklar ve Şarkılar
Gözlerini kapatıp,
Sessizce dinlemek gerek bazı şarkıları,
Onlar, aşkları en güzel şekilde anlatır,
Eski bir plaktan da olur,
Başkaca dinleme yollarından da,
Zaten ne fark eder ki,
Her insan "şarkılarda" kendinden bir şeyler bulur…

Bir an, mazideki kalan sevgiliye dokunulur,
Anılara ve yaşanmışlıklara uzanılır,
O eski sesler yankılanır koridorlarda,
Eski fotoğraflar film şeridi olur
Dalgın ve puslu bakışlarda,
Geride bırakılan ne varsa hatırlanır,
Buruk bir veda
Veya korkunç bir hoşça kal,
Keşke diye başlanır sözlere
Sonrası gelmez, yarıda kalır,
Yutkunur insan istemsizce
Ve saklanmak ister kuytulara…

Saklanmak kurtulmak mıdır?
Hayır, asla!
Bu sevenin kendisini kandırmasıdır!

Yıllara meydan okuyan aşklar
Ve yine yıllara meydan okuyan şarkılar,
İnsanlar değişir, hayatlar değişir,
Zaman herkesi ve her şeyi eskitir
Bir tek aşklar yaşlanmaz
Aksine, durmadan gençleşir!

Her an tazedir, hep korunaklı
Adı unutulsa da bazı yaşanmışlıkların
Aşkların unutulmaz,
Ne yüzleri görülür
Ne sesleri duyulur,
Ne bir fincan kahve içilir,
Ne de yıllarca “nasılsın” diye sorulur
Ama hep yaşatılır gizlice,
Gece olmuş, gündüz olmuş
Zaman varmış, yokmuş
Hiç önemli değildir…

Mutlu olmak için zaman ayıramayanlar
Hüzünlenmek için yaşayanlara dönüşür,
Bazen bir keman tınısında,
Bazen bir denizin kıyısında…

Şarkılar da unutulmaz, aşklar da...
https://www.youtube.com/watch?v=7VUu1TuDjRI

Böyle Gitme

Böyle Gitme

Böyle Gitme
Sessizce boynunu bükerek
Kimsesiz gibi gitme,
Ben taşırım valizini,
Gerekirse, el sallarım otobüsüne...

Böyle çekip gidersen
Gidişin, gitmekten sayılmaz,
Yasını tutmalı,
Gizlice alıştırmalıyım
Gözlerimi yokluğuna,
Çünkü,
Kalbimdeki boşluğunu hiç bir şey dolduramaz!  

Uslanmaz

Uslanmaz

Uslanmaz
Ne zaman gelsem kapına
Zile bastım mı mesela?
Hep eşikte karşıladın
Elini uzattın elime,
Ben de düşünmeden geçtim içeriye…

Ne yani,
Şimdi, iki yabancı mı olacağız?
Uzaktan mı bakışacağız?
Peki, ayrı geçen günler, mevsimler
Onları ne yapacağız?
Turşusunu mu kuracağız?
Bırak yakasını
Bize yakışmayan ayrılığın?

Gel beni dinle,
Hiç uğraşma boşuna,
Biz ne ayrı kalırız
Ne de yabancılaşırız,
Ayrı bedenlerde, tek ruhun parçalarıyız!

Dönüp bakıyorsun gizlice
Saçlarının arasından,
Görmüyorum mu sanıyorsun?

İçinde yaşattığın “yokluğumun” korkusunu,
Sensizlik olarak, ben de yaşıyorum!
Yapma ne olursun,
Bırak, değiştirme,
Her şey yerli yerinde dursun,
Hem alışkın değiliz
Ayrı kalmaya,
Ne değişecek mesafeler koysan
Uzaklarda olsam…

Yapamayız, yaşayamayız biz!
Kimselere alışamayız,
Sadece aşkın dilinden anlayan
Uslanmaz,
İki sevgiliyiz…

Sağ Salim

Sağ Salim

Sağ Salim
Senden kurtulabilmek mümkün mü?
Namussuzca ve fütursuzca,
Bu kahpelik dolu oyunlar biter mi?

Peşi peşine gelen gönül yıkan saldırılar
Ardı arkası kesilmeyen yalanlar!
Dünya dönüyor, hayat sürüyor
Herkesin kendince düğünü var
Bayramı var,
Ya ben öyle miyim?
Yokluğunla kalbim eskidi,
Yetmedi,
Ölmüş olan anıları dirilttim!

Kızıl saçlarını savurdum yar’da,
Kızılca kıyamet koptu yaz ortasında
Sevda kırıntıları avuçlarımda,
Seni arıyorum!
Ve...
Böylesi büyük bir sevdanın kollarında
Aşkının dilencisi olmaktan kurtulamıyorum!

Yıldızlı ve yaldızlı sözler yazdım
Hıyanetine cevap olarak,
Her seferinde, gönlüme bastım!
Sen, kahkahalara boğarken etrafını
Yağmur olup iniyordu gözyaşlarım,
Buna dahi aldırmadım!

Sen müebbet verdin,
Ben özgürlük sundum,
Zindana tıkılmış bu sevginin
Kule nöbetçisi,
Zorlu gecelerin bekçisi,
Dudağıma dokunmayan dudakların,
Özlem dolu bekleyeni oldum!

Kızıyor muyum, kahrolası akşamlara?
Yok, hayır,
Atlatırım belki de birkaç kadeh şarapla
Zaten mesele bu değil
Bunlar gelip geçici şeyler,
Aldırmıyorum aslında
Bunların derdinde değilim,
Belki bir şiir,
Belki birkaç kitapla da unuturum,
Canımı yakan bunlar da değil…

Kül olup yanıyorum, her gün yeniden,
Buna ne ruh dayanır, ne de beden,
Buna rağmen ümitliyim,
Yakmakla tüketmedi beni cehennemin 
Sağ salim beklemekteyim! 

Seni Düşünüyorum

Seni Düşünüyorum

Seni Düşünüyorum
Seni düşünüyorum
Günün yirmi dört saati!
Ellerinde çiçeklerle bahçede,
Toz toprak içinde saçların,
Altında uyumuş kalmışsın ceviz ağacının...

Seni düşünüyorum
En keyifli yanı oluyorsun kahvaltının,
Çilek reçiline karışıyorum,
Ellerinle hazırladığın,

Seni düşünüyorum
Yaşın bir hayli ilerlemiş, sevimli bir ihtiyarsın,
Son anıma kadar yanımdasın,
Her yaşta yanımdasın, köşe başındasın,
Kahvelerimiz gibi hep orta karardasın...

Seni düşünüyorum
Değer katıyor duygularıma varlığın,
Yokluğunu düşününce, üşüyorum!

Seni düşünüyorum
Seni düşünmekten vazgeçemiyorum!

Tıpkı seni sevdiğim gibi,
Seni düşünmeyi de seviyorum...



Ah Süheyla

Aylardan Temmuz
Sen yoksun,
Biz yoğuz!

Sabah güneşi var
Bi’tek,
Ve…

Müthiş bir aydınlık
Yemyeşil ortalık
Sanırsın 
Bahar yeni gelmiş
Papatya kokusu
Sarmış dört yanı
Gözlerin geçer
Gözümün önünden
Sözlerin dökülür
Dilimden…

Seviyorum demelerin
Sonrasında tebessümün…

Rüzgara bıraktım
Kendimi
Sen yokken
Ben de uçayım
Belki götürür
Beni sana
Kör olsam
Ulaştırsın
Sağır
Dilsiz
Kimsesiz
Yarım yamalak
Üstsüz başsız
Anadan üryan
Çırılçıplak!
Yeter ki
Sana ulaşayım…

Akıl benim
Ruh benim
Can benim
Canan benim
Kim ne karışır?
Dün kasabaya
Çarşıya indim
Pazardan aldım,
Ah Süheyla
Şu hasır şapka
Sana ne de yakışır!
Daha görmediğin
Neler var
Bir bilsen,
Saçlarımı kazıttım
Sakalları uzattım
Sevdiğin tarzdayım,
Bir de gözlüğüm var
Hem uzak
Hem de yakın!
Seni beklerken
Yaşlandım be Süheyla!

Ne var sanki
Çıkıp gelsen
Her yanım
Dolmuş taşmış
Ama hala
İlle de sen
Diye sayıklıyorum

Geçenlerde kahvede
Sigaram ağzımda
Bizim şarkıyı
Mırıldanmışım
Millet gülmüş
Ardımdan!

Deli oldum be kızım
Azıcık insaf
Hiç merhametin yok mu
Zaten olmuşum
Kelaynak
Dört yanım
Çıkmaz sokak
Ah Süheyla
Bu işin sonu
Nereye varacak?
Bu hızla
Ya sana varacağım
Ya da çıldıracağım!

Herhangi Bir Zaman

Herhangi bir zaman içinde
Aklıma yokluğun geldiğinde
Hasretime su veriyor
Olmayışını konuşuyoruz…

Herhangi bir zaman içinde
Güneşin toprağa düştüğü biçimde
Bir kaç kara bulut arasında
Arıyorum kızıl mavide

Herhangi bir zaman içinde
Umut uçuruyorum dağlara
Selam yüklüyorum kırlangıçlara
Ulak oluyorlar sana

Herhangi bir zaman içinde
Sallanırken ruhum iskemlede
Yüreğime dokunuyor ellerin
Aşkı serpiştiriyor içime

Herhangi bir zaman içinde
Kimliğimi arıyorum
Boşuna arayışlarım biliyorum
Her şeyim senin elinde!  

Usyarılım

İlk kez çıktım,
Zindanların girdabından
Kılıcımı sıyırdım kınından
Sessizce adımladım
Hasır üstünde,
Karanlıktı,
Zifiri karanlık
Soğuk dondurucu
Zemheri havası
Sağ parmağımdan
Kan damlıyordu
Beyaz gömleğimde
Kırmızı lekeler
Zaman mefhumunun
Karartmalarında
Korku doluyum
Yetim duygularım
Uzak diyarlardan
Güzel kadınların
Peçesinin ardında
Yeşil gözlü
Beyaz tenli
İnce belli
İblisi gördüm

Dere kenarında
Buluştuk
Gömleğimi yırtıp attı
Kılıcıma el koydu
Üstümü çıkardı
Ayaklarımdan ağaca astı
Yukarıdan aşağıya
Kızıl şerbet döktü
Ben korkarken
Titreşirken hücrelerim
Küstahça gülümsüyordu
İç dedi
İç
İç
Doyasıya iç
İstemem dedim
Olmaz dedi
Zoraki içtim
Sarhoşlukla
Zindelik arasında kaldım
Sonra yere yatırdı
Göğsüme basıp
Kemiklerimi sızlattı
Ben acı çekerken
O üzerimde dansını yaptı!
Dişlerimi sıktım
Cesaretimi topladım,
Kafamı kaldırdım
İşaret parmağıyla
Sus dedi,
O cesurdu
Ben korkak
Sustum sessizce
Pusuya daldım
Ecele yakındım
Yaşama uzak…

Üstat göründü
Üstat kızgın
Üstat öfkeli
Siyahtı, simsiyah
Beyaz olan saçları…

O da korkuttu,
Terledi beynim
Sonra uyuştu
Bayılmışım
Uyandığımda
Üsküdar'dayım
Kız kulesi karşımda,
Güller doluydu
Bahçesinde
Geziniyordu bir seyyah
Elimdeki aynayı gördüm
Çevirip baktım
Ak düşmüştü saçıma
Zaman devrilmiş
Hayat evrilmişti
Deniz kırmızıydı
Kayıklar siyah
Tersime döndüm
Aklım karıştı
Avazım çıktığınca
Gücüm yettiğince haykırdım
Bu isyan değildi
Sadece yalvarıştı…

Ortaköy meydanına
Kanat çırparak geçtim
Sonra indim yere
Yürüdüm sahilde
Dervişler karşıladı
Yanında kalabalık
Yine korktum
Gözlerim karardı
Düştüm taşların üstüne
Gömleğimde kan lekesi
Cebimde beyaz mürekkep
Yaz dedi
Neyi dedim
Yine yaz dedi
Ben yazamam dedim

Üstat yine göründü
Üstat kızgın
Üstat öfkeli,
Bir şeyler karaladı
Elindeki kağıda
Yaz dedi,
Siyahtı, simsiyah
Beyaz olan saçları…

Karıştı duygularım
Başımı kaldırdım yeniden
Karşımda bir merkep
Üstünde aynı iblis
Bana bakıyordu
Gözleri ateş saçıyordu
Yüzyılların intikamını
Sanki topluca alıyordu
Kıskançtı belli,
Yine korktum
Titredi göz kapaklarım
Ateş gibiydi tabanlarım
Zoraki adımladım,
Sırtıma bir el dokundu
Yeniden korktum
Ardıma bakamadım,
Az olmamıza rağmen
Ne kadar çoktuk
Ve coşkuluyduk
Korkularım azalmıştı
Haydar paşaya kadar koştum!
Bahçeyi geçtim,
On bir basamak çıktım
Merdivenlerde Ata vardı,
Gözlerime masmavi baktı
Yakışıklı ve cesurdu
Saçlarımı okşadı
Yanındakilere seslendi
Bakın bu o çocuktu
Dedi,
Ben mi, ben mi, dedim?
Beni duymuyordu,
Paşam, paşam dedim
Aldırmıyordu,
Etrafta Fransızlar doluydu
Yanındakilere seslendi;
Geldikleri gibi, giderler dedi!
Kalbim hızlı çarpıyordu
Gözlerim doluydu
Heyecan  yaptım
Ardıma döndüm,

Üstat bakıyordu
Üstat kızgın
Üstat öfkeli
Bir şeyler karaladı
Elindeki kağıda
Bana uzattı
Siyahtı, simsiyah
Beyaz olan saçları…

Kaygısız bir akşam
Başladı sonra
Puslu hayallerin sonunda
Karmaşık dualar işittim
Dükkanlar kapalıydı
Sokaklar boştu
Ruhum ağrıyordu
Sesim çıkmıyordu
Kollarım bağlıydı
Sarışın bir hemşire
Aralarında siyahları var
Elinde şırınga
Gülümsüyordu bana
Sağdan üçüncü
Soldan ikinci sıradaydım
Elimdeki aynaya
Baktım yeniden
Yüzüm ürkütücüydü
Yine korktum,
Bu sefer kendimden
Kaçmaya başladım
İşim hayli zor,
Gölgeleri iblis sandım
Kaygandı koridor
Yere yuvarlandım
Başımı çarptım sehpaya
Gömleğimde kan damlaları
Mor renkliydi
Birisi uzandı
Başımı kaldırdı
Kulağıma fısıldadı
Kağıdı çıkar dedi
Bende yok dedim
Var dedi
Yok dedim
Var dedi
Elini soktu göğsüme
Çekip çıkardı
Ben hüzünlü
O keyifliydi

Üstat göründü
Üstat kızgın
Üstat öfkeli
Ver dedi
Okusun yazılanı
Siyahtı, simsiyah
Beyaz olan saçları…

Ezan sesi duyuldu
Ardından cemaat geçti
Hepsinin başı fesli
Ardında bir şerbetçi
Ve bir kadın
Yüzü yine peçeli
Rüzgar öfkeli esti
Havalandı peçesi kadının
Yeşil gözlü
Beyaz tenli
Dudağı benli
Yeni bir iblisti bu
İçime yine korku doldu
Gelip sarıldı sıkıca
Dudağımı ısırıyordu
Kan düştü gömleğime
Rengi kırmızı
Heybe vardı sırtında
Bir ucu elinde
Diğeri omuzunda
Açtı içini
Bir kalp çıkardı
Uzandı göğsüme
Yerine taktı
Sağ elimde ayna
Dilimde bilmediğim bir dua

Üstat geçti karşıma
Üstat kızgın
Üstat öfkeli
Sus dedi
Gözlerime baktı
Siyahtı, simsiyah
Beyaz olan saçları…

Kağıdı uzattı
Oku dedi
Aldım sessizce
Yazıları eskimiş
Göz yaşları damlamıştı
Bir kısmı silinmiş
Baktım, okuyamadım
Sil dedi kağıdı,
Elimin tersiyle sildim
Hep aynı kelimelerle doluydu
“Sev kendini” yazıyordu
Ben mi dedim
Cevap vermiyordu
Başımı kaldırdım
Üstat yoktu!

Kendime geldim
Hemşire iğne yapıyordu
Yüzü yeniydi
Neyim vardı
Neler oluyordu,
Çok sessizdi
Gözlerime baktı
Gözleri içime aktı
Ellerimi tuttu
Usulca okşadı
Usyarılım dedi...

Özgürlük

  Önce kocaman bir yürek taşıyacak Sonra uğrunda savaşacaksın, Sende yoksa o yürek Boşuna sesini yükseltip bağırmayacaksın! Bu yol bildiğin ...