2 Eylül 2020 Çarşamba

İnsan

 


İnsan

Hepimiz ölürüz, hem de her gün,
Sonra yeniden doğar, adım atarız yaşama,
Kimi ruhunu taşır içinde
Kimisi ruhsuzluğunu
Hepimiz aynıyız aslında,
Ortak dertlerin odak noktasıyız
Kimi şanslı gelir dünyaya

Kimisi tersinden bakar yaşama!
Biri düşerken hep dört ayak üstüne,
Diğeri, duvara toslar her seferinde

Aşklarımız da benzer birbirine
Kimi kavuşur sevdiğine
Kimisi ömür boyu çarpışır
Sevdiğinin hasretiyle!
Birisi sarılıp uyurken,
Diğeri kıvranır yatağında,
Umutsuz ve uykusuz gözlerle
Bazısı, kıymet bilirken
Bazısı kaybeder elindekini,
Tutmaya çalıştıkça parçalanır
Parçalandıkça ufalanır,
Tıpkı, tükenen yaşam gibidir
Yüreklerde saklanan sevdalar
Gün geçtikçe eksilir ve tükenir…

İsimlerimiz de benzer
Kimi Mehmet, kimi Ahmet,
Kimisi Aybüke, kimisi bilmem ne!
Oysa ortaktır isimler, farklı yaşamlar olsa da!
Kimi lüks içinde yaşarken konutunda
Kimisi yokluk içindedir çadırında!
Mehmet düşkünken rahatına,
Diğer Mehmet, sefildir şehrin ortasında!
Ahmet sevilirken delice
Diğer Ahmet sevilmez, çok istese de
İsimler aynıdır, yaşamlar farklı
Fakat hepsi de insandır

Önemli olan nasıl yaşadığın,
Ne için yaşadığındır
Şimdi, sor kendine
İyi misin, yoksa kötü mü?
Doğru musun, yoksa yalan mı?
Karar ver dilersen burada
Gözden geçir hayatını
Necisin ve kimsin?
Kim verir en doğru kararı?
Buna karar verebilecek misin?
Nedir bu işin doğrusu?
Yeri gelmişken söyleyeyim,
Vardır bu işlerin de sorgusu,
Şimdi hazır mısın, cevaplamaya?
Çalışabildin mi, dersine?
Yanlış olursa cevapların
Her şey döner tersine!
Yaşadığın hayattan
Sadece kendin sorumlusun
Doğru yaşadığın kadar mutlusun!

Vardır mutlaka hatalarımız,
Hepimiz sonuçta insanız,
Her şeyi unut, şunu asla unutma,
Farklı olsa da inançlarımız,
Hep aynı yere çıkar yollarımız
Hepimiz ölümcül hastalarız!

Emek

 


Emek

Ne kadar kaçarsan kaç,
Nerede doğduysan, hep oraya dönmek istersin
Ve şartlar seni sürükler en başa,
Nereye, neden vardığını hatırlamazsın,
En güzel aşklar yaşarken değil
Ayrılırken belli olur,
Haydut bir sevgiliyse uğruna uğraştığın
Bozulacaktır mutlaka yaptığın planların,
Bırakacaksan, daha baştan bırakacak
Yakacaksan gemileri, o limanda yakacaksın!
Açıldın mı, denize kurtuluşun olmaz
O durumdan seni kimse kurtaramaz,
Ama yine de üzülme!
Bir şey olmuyorsa, olmayacaktır
İşler senin istediğine değil, varacağı yere varacaktır!

Bir amacın olacaksa hayatında,
Sonunda ölüm olduğunu bileceksin,
Ölmek de öyle kolaydır sanma
Önce dost sandıkları öldürür insanı,
Güvendikleri yaralar en hassas yerinden
Her çabaladığında biraz daha derine inecek,
Her kazandığını düşündüğünde kaybedeceksin
Kimse kaderini zincirleyemez
Kader’e inanıyorsan boynunu bükeceksin,
İnanmıyorsan, isyanınla yürüyeceksin!
Yaşamın gerçek yanı bu
Yalnız geldin dünyaya
Yine yalnız ve sessizce çekip gideceksin!

Çoğu zaman sevgiyi öldürür kişi
En azından öldürdüğüne inandırır kendisini,
Çünkü, aşkı öldürmeden, önce sevgiyi haklamalısın,
Unutma ki aşkı hep yaşatmak zorundasın!
Sevgi ölmez, kişinin aklında da, kalbinde de yaşar,
Aşk kaybeder yolunu, daima şaşar!
  
Umudunu yitirmek yıkar dağ gibi kaleleri,
Bir kez yıkıldı mı, tamiri mümkün olmaz!
Su akar yolunu bulur derler, fakat bilmezler
Zaman suyunun yolunu isteseler de değiştiremezler!

Kaybedecek şeyleri olur kişilerin, onur gibi, ömür gibi
Bazen kaybeder insan uğruna yaşadığı sevdasını
Yok diyenler her zaman yalan söyler!
İnanma sen bunlara ama inançsız da olma,
Vardır her canlının kimseye veremediği bir sırrı!
Anlatamadığı, kalbinin derinlerinde sakladığı,
Kimi aşkını saklar, kimi sevdiği başkaca şeyleri
Mutlaka saklar en gizli yerinde değer verdiklerini!
Öyle saklar ki, kendisi bile gün gelir unutur
Değiştirdiğini sanır yerlerini, oysa değişmez, hala oradadır
Bunu da unutur zamanla ve her şeyi siler atar aklından,
Oraya nasıl vardığını merak edecek olanlara
Yola neden çıktığını hatırlatmalısın,
Ne olursa olsun, haksızlığa göz yummayacaksın!

Hayatta, sevgi de, aşk da, ayrılık da, nefes almak da emek ister…

Mutluluk

 


Mutluluk

Mutluluk nedir?
Hiç düşündün mü?

Sevmek mesela, bir oyun değil,
Gerçekten sevecek ve inanacaksın,
Bir elma kurdu gibi
Dışarısıyla ilgin olmadan, derinlere sığınacaksın,
Ama tüketme sakın, sığındığın yüreği,
Herkes yok etmeye çalışacak, sen yaşatacaksın…


Var gücünle sevecek, aşk için nefes alacaksın!
Sevdanı kimseden gizlemeyeceksin,
İmrenerek bakacak insanlar gözlerine,
Karanlıkta bir yıldız gibi parlayacaksın,
Dünya dışı olacak duyguların
Ne varsa alışılmış, hepsini bozacaksın,
Yapmacık sevdalar değil anlatmak istediğim
Ruhunu, diğer ruhun omuzlarına yaslayacaksın!
Ne zaman ihtiyacı olsa sana
Gece gündüz demeden koşacaksın,
Bir doktor gibi özen gösterecek
Bir mimar gibi detaylarla uğraşacaksın
Gerekirse terzi olacak dikeceksin
Gerekirse çöpçü olacak süpüreceksin!

Eksiğine gediğine bakmayacaksın,
Varsın renkli olmasın gözleri
Varsın, kötü koksun taşıdığı teni
Öyle bir çekeceksin ki içine
Ciğerlerin dolacak terinin kokusuyla
Dili lal, gözü kör olsa da
Sevgiyi hak edene sunacaksın
Kıymetli olacak duyguların,
Öylesine ortalığa saçmayacaksın!
Hak edenle yürüyecek,
Değer verdiklerinle gülüşeceksin,
Hak etmeyene bir saniye bile vermeyeceksin!

Hataların bulunsa da geçmişte,
Unutacak hepsini, geleceğe bakacaksın
Mazide yaşamayı bırakacak
Kalbini taze aşklar için taşıyacaksın,
Kimse sokmasa bile sevdasını ateşe
Sen pat diye sokacak, sonuna kadar yanacaksın,
Olsun varsın yaşın biraz ileri
Belki yirmi beş otuz, belki de elli
Kimin ne kadar yaşayacağı nereden belli?
Daha on sekizinde gibi olacak hücrelerin
Kaybetmeyeceksin asla keyfini
Gülümsemeyi özümseyecek,
Hiçbir konuyu dert etmeyeceksin
Hayat devam ediyor, dünya dönüyor
Her şey insan için, bunu böyle bileceksin!

Kimi önünde bulur sofrayı,
Kimi arasa da bulamaz tek bir lokmayı!
Açıktaysan, geçir sırtına bulduğun hırkayı
Ne çıktıysa bahtına şükür edeceksin
Daha kötüsü de olabilirdi, diyebileceksin,
Dünya bu, kime kalmış ki, sana kalsın?
Sanma ki bu hayatta acıları yaşayan bir sen varsın!
Bilmelisin ki, herkesin derdi büyüktür kendine
Böbürlenip dolaşmak söyle senin neyine?
Alçak gönüllü ol, kazan çevrendeki kalpleri
Kötülüğe düşmesin yolun, iteliyor olsa da birileri!
Var gücünle adımla, doğru olan yollarda,
Asla uyanma sakın, tek gecelik kollarda
Eşin de bir olacak, işin de bir
Nerede çokluk varsa, insanlar, orada hep kaybetmiştir!
Az olsun, öz olsun, bırak başkalarına göre boş olsun
Sen gönlünü dolu tut, gerisi orada, öylece dursun!

Erkeksen de ağla, sakın çekinme, rahatla
Kim demiş erkeler ağlamaz diye, hepsi palavra!
Ne erkekler gelip geçti bu hayatta, ağladılar ulu orta!
Kadınsan korkma, cesur ol erkekten eksiğin ne?
Belki de çok daha fazlasın, ona göre birçok konuda!
Ne erkek kadınsız, ne kadın erkeksiz olur bu hayatta
Saygılar da, sevgiler de karşılıklıdır,
Yaşamlar da ortaktır aklından çıkarma

İçtiğin bir fincan kahveden keyif almayı unutma,
Tadını çıkarmayı bil, yudumlaya bildiğin tek damla suyun,
Kıymetini bil içine doldurduğun nefesin,
Dünya senin olsa ne,
Sağlığın yoksa kalmaz yaşamak için hevesin!
Güvenilir olsa da kişiler, tedbiri elden bırakma
Bırakma ki, taşınabilsin geleceğe umudun
Hayattan “keyif almaktır” zaten tüm mutluluğun!

Şaşkınım Bu Aralar

 


Evet kafam güzel
İçmişim sırılsıklam
Sarhoşum üstelik
Ne olmuş yani
Şişelerle dolmuşsa masam!
Geldin donattın da yok mu dedim?
Uzattın ellerini de
Boş mu bıraktım?

Yokluğunda derbeder geceler
Yıldızlar çekip gitmişler hepsi kayıp
Dudağımda titriyor
Sakladığım cümleler
Dağıtayım mı ortalığa atıp
Zaten kafam acayip,
Gitmek geliyor içimden
Bilmediğim şehirlere
Ardımda gemileri yakıp
Dolaşayım istiyorum sokakları
Tekme atayım istiyorum 
Yaşadığımız ayrılıklara
Bir kere de son olsun
Bitsin be
Ne olursun!

Sevmiyorum dediğimde
İnandın mı?
Unuttum diye söylendiğimde
Gerçek sandın mı?
Aklını yorma 
Düşünme sen bunları
Benimkisi koca bir palavra! 
Ben git desem de
Sen ortalıkta bırakma! 
Anla halimden işte
Şaşkınım bu aralar
Ve dağınık...

Çıldıracağım

 


Çıldıracağım

Hani gitmiştin,
Gitmekle kalmamış,
Gönlümü, uçurumlara yuvarlamıştın!
Şimdi paramparça duygularım
Bitmedi ardından hasarım
Tamiri mümkün değil
Ağır yaralıyım!
Kalp desen, işe yaramaz
Gönül desen, perişan!
En azından aklıma mukayyet olmalıyım!

Eskisi gibi değilim
Divane duygular taşıyorum
Kendime bakıyor, şaşıyorum!
İş edindim, boş durmuyorum,
Akşamüzeri olunca yola çıkıyorum
Saatlerce yürüyorum
Yağmur rüzgar demiyorum
Usulca köşeden kıvrılıyor
Haftada bir kez kapını yokluyorum

En son ne zaman uğradın?
Veya uğradın mı?
Çünkü hatırlamıyorum,
İki haftadır ben de gelemiyorum!
Baktın mı çiçeklere
Kurumuş mu, dipleri?
Ne çok severdin onları be!
En son çok fenaydı halleri
Ortalığı da toz kaplamıştı
Son açtığım şarap
Sehpada yarım kalmıştı
Hala orada duruyor mu?
Ben de bilmiyorum!
Yola ilk çıktığımızda
Cenneti sunuyordun
Cehenneme attın,
Bu sana yakışıyor mu?
Peki, sensiz olmak
Söyle bana uyuyor mu?
Uymaz elbet,
Neden uysun ki!
Hangi sokağa dalsam
İkimizi gördüm sanıyorum
Her yanda bir hatıra
Hangisini es geçeyim?
Yakınlarda olmasan da
Senden nasıl geçeyim?
İçim sen, dışım sen
Ne vardı anlayabilsen!

Hüzünleri biriktirip
Ayrılığı sayıyorum
Artık ne surat asacağım
Ne de huzur kaçıracağım
Yeter ki çık ortaya
Yoksa çıldıracağım! 

Arala Perdeleri

 


Arala Perdeleri

Bugün yağmur var İstanbul'da,

Kalabalık var,
Bir sen yoksun
Tuttuğum şemsiyenin altında...


Duyduğuma göre soranlara
Ben artık büyüdüm diyormuşsun?
Oysa çok yanılıyorsun,
Sen hiç büyümedin
Her zaman o okulun bahçesinde
Ruhunu hapseden
Yaramaz bir çocuksun…

Hâlâ dolaşıyor musun?
Yağmur düştüğünde
Adımlıyor musun bahçede
İzliyor musun uçuşan
Kavak yapraklarını.
Toplayıp kurutuyor musun
Okuduğun kitapların arasında

Soruyor musun gençlere
Var mıymış, sorunları…


Değişemezsin biliyorum,
Hiç değişmeyeceksin farkındayım
Büyümüş olsan da
Hala yaramaz bir çocuksun…

Ne laftan anlarsın, ne sözden
Hep dediğin dedik
Kopar at artık diyeceğim içinden
Biliyorum yapmaz, yapamazsın!


Çık diyeceğim artık,

Okulun bahçesinden
Biliyorum çıkmayacaksın
Unut; diyeceğim çocukları
Unutmayacaksın,


Sustur; içindeki soruları desem
Susturamazsın
Arala perdeleri
Güneş girsin odana
Yüzün gülsün biraz
Desem de…

Asla yapmayacaksın
İçindeki o çocuğu
Özgür bırakmayacaksın…

Öyle Bir Gittin ki

 


Öyle Bir Gittin ki

Öyle bir gittin ki,
Yokluğundan ölüyorum sandım,
Zemheri iken dışarısı
Ter içinde kaldım!

Öyle bir gittin ki,
Olmayışını dünya anladı,
Güneş kenara çekildi
Gökyüzü yıldızlarını topladı!

Öyle bir gittin ki,
Cesaret cılızlaştı,
Korku dev oldu sandım
Küçücük kaldım

Öyle bir gittin ki
Çocuklar öksüz oldu
Anneler ağladı
Yürekler gözyaşıyla doldu!

Öyle bir gittin ki,
Kapılar açık kaldı
Sokaklar sessiz
Kediler sahipsiz!

Öyle bir gittin ki,
Kimse böylesine gidişi hak etmedi! 

Köyün Öküzü

 


Köyün Öküzü

Cebine koymuş ideolojik mührünü,
Sağa sola durmadan basıyor,
Bu bağlamda kör etmiş zavallıcık gözünü,
Kendisini bilge zannediyor, 
Dolu sanıyorken, boşa harcamış ömrünü,
Bundan da habersiz "zavallılık" düşkünü,
Ezbere yaşıyor, ezbere konuşuyor,
Beyni çürümüş artık kokuşuyor,
Farkında değil bizim köyün öküzü!

Habire

 


Habire

Yandaki evin gölgesi de olmasa güneşten kavrulacağım,
Kaç gündür uğramıyor çocuklar
Yakında pislikten kokuşacağım!
Açlık desen hırla
Şarap son damlasında,
Yoksun ya ortalıkta
Her şey suyunu çekmiş durumda,
İyi değilim anlayacağın!


Komşunla karşılaştık kapı önünde
Hani şu kızıl saçlı olan
Sevmediğim kadınla,
Nasıl filan gibi, şeyler sordu
İyidir deyip geçiştirdim
Saçını boyatacaktı deyince,
Bayılıp, oracıkta düşecektim
Sakın öyle bir şey yapma
Hele kızıla filan, aman ha!
Sevmem ben bilirsin
Sen beyaz saçlarınla da güzelsin


Önceki gün
Yumurta kırmaya kalkıştım,
Elime ayağıma bulaştı
Onu da beceremedim, anlayacağın!
Tavanın da tutmuş dibi
Ne beceriksiz adamım
Vallahi mutfağı yakacaktım!
Özledim seni de, yemeklerini de
Orta doğu mutfağından
İtalyan soslarına kadar
Enfes kokular ortalıkta!
Jilet gibiydi kıyafetler dolapta
Bilemedim hiç kıymetini
Ama artık anlıyorum!

Bak, belki inanmazsın ama
Sızıp kaldığım zamanlarda bile
Adını sayıklıyorum, habire!

Gittiğin günden beri
İyice iğrenç leştim,
Gazım hiç geçmiyor
Geğirip geziyorum
Osuruk da cabası!
Bıyıklarım sararmış
Leş gibi kokuyorum
Geçende aynada gördüm
Kendimden tiksiniyorum!
Beni yaşarken mi öldürdün?
Bu halim nedir?
Her şeyden bıkkınım
İyi değilim anlayacağın!

İş edindim kendime
Tek kelime yazmıyorum
Gözüm yollarda
Kulağım her daim kapıda
Camlardan caddeyi gözlüyorum,

Ya gözlerim bozuldu
Ya da çok sarhoşum
Kimi görsem
Habire sana benzetiyorum!
Bugün fark ettim daha

Perdeler de sararıp solmuş
Pervaz kenarları sinek ölüleriyle dolmuş
Ev bile iyi değil yokluğunda!


Dersimi aldım
Artık uslu bir çocuğum
Gelmeyeceksen haber ver
Kalmasın umudum
Böyle ölüp gideyim
Olmayacaksan zaten
Bu hayatı ne halt edeyim?
Üzülmeni istemem ama
Ölmek için bile,
Habire seni bekliyorum!

Paris Akşamı

 Yeni yağmurlar yağıyor,

Gökyüzü eskisi gibi,
Karanlık,
Aklımın sarhoşluğu
Ve
Kalbimin burukluğu…

Bir tek Paris ayık!
Sokaklar sırılsıklam ıslanmış
Parklar perdelerini kapatmış
Ne Paris’i sevebildim
Ne Sen’sizliği…

Gelirken umudum çoktu
Bulurum diyordum
Yürüdüm Sen boyunca
Hem gün ışığında
Hem alaca karanlıkta,
Sen, belli ki sensizdi
Tıpkı benim gibi…

Laseine aşkına!

Geçmişteki aşklar hatırına
Saygı duyduğum Sen’i
Sensizlikle mühürlemişiz
Hiç farkında değilim!
Bunu yeni anladım…

Sabahın beşinde
Elbette, sarhoş biçimde,
Kıyı boyu adımladım
Yoruldum, adımladım
Susadım, adımladım
Yılmadan adımladım!

Yüz yılları araladım adımlarken,
Ne büyük aşklar vardı
Geçmiş yaşanmışlıklar içinde
Sen vardın Sen’in içinde
Kalbinde atan o aşkta
Yine sen vardın sonbaharda
Sen’in damarlarında!

Sen’i selamladım
Gülüşürken kargalar
Senden bahsettim son kez
Saçlarımı dağıtırken hafif bir rüzgar
Sarılıp düşerken damlalar
Tutamadım hiç birini
Kayıp düştüler,
Hayatımdan çıktılar
Senin gibi…

Hatırla, nasıl gitmiştin
Nasıl yaralamış
Nasıl karalamıştın
Sevdamızın üstünü!
Yarım kalan şarabını
Sallanan masadan düşürüvermiştin
Paramparça olmuştu kadehin
Onu bile görmemiştin
Kendimi görmüştüm parçalarda
Champ Elysees karanlıktı
Koşmuştum bir aşağı, bir yukarı
Yalan olmuştun
Yalan olmuştuk o Paris akşamında…

Ne Güzelsin Eylül

 Yaz aşkları biter,

Kalıcı aşklara yelken açılır
Kalp bir başka atar,
Dudaklarda sıcak bir tebessüm
Sokaklarda yapraklarla
Savrulur duygular,
Ne güzelsin Eylül...

Valizler toplanır
Sahiller boşalır
Kimi kalabalıktan
Kimisi sadelikten hoşlanır
Hafiften eser rüzgarlar
Bahçede sallanır pembe bir gül
Ne güzelsin Eylül…

Çeker elini sıcaklar
Serinlik merhaba der
Omuzlarda şallar
Şenlenir kadınlarla caddeler
Uçuşur Kızılgerdan’lar
Toparlanmıştır Ağustos
Yaza atılır bir virgül
Ne güzelsin Eylül…

Gece muhabbetleri iyidir
Sıcacık çaylar içilir
Koyulaşır sohbetler
Geçmişe bile gidilir
Yaşanır çoğu şey yeniden
Sızlar hafiften gönül
Ne güzelsin Eylül…

Saklanır kuytulara bazıları
Görünmez sanır kendini
Yok olmak ister zamanda
Ekmemiştir aşkı sevgiyi
Eli boş kalır harmanda!
Uyku da tutmaz ki
Gözler hep arata
Kalmasa bile tahammül
Ne güzelsin sen Eylül…

Özgürlük

  Önce kocaman bir yürek taşıyacak Sonra uğrunda savaşacaksın, Sende yoksa o yürek Boşuna sesini yükseltip bağırmayacaksın! Bu yol bildiğin ...