24 Temmuz 2020 Cuma

On Yedi

On Yedi

Olur da, bir gün gelirsen,
Hala aynı şehirdeyim!

İstasyondan,
On yedi numaralı otobüse binecek,
Eski dostlar durağında ineceksin...

İnce kapıdan, aşağı doğru yürüyecek,
Sağdan ilk sokağa sapacaksın,
Sol köşedeki ahşap duvarda,
Karanfilli sokak yazar,

Beton yoldan ilerle,
Sonra, sağa çevir başını,
Pencerelerden sarkan sardunyalar,
Ve mis gibi kokuları karşılayacak seni,

Orada öylece durakla,
Geçmişe dalacaksın...
Yıllar öncesine...

...merhaba de...

Belki gençliğin gelecek aklına,
Belki sarı saçlarım,
Belki de yeşil gözlerim!

Şimdi ilerle biraz daha,
Sağ yanında,
Bir tahta kapı göreceksin,
Sarı renkli, boyası eskimiş!
Üzerinde on yedi yazıyor...
Mavisi biraz silinmiş!

Hafiften, bir de müzik sesi gelirse kulağına,
Doğru zamanlama demektir,
Gir o kapıdan içeriye, çekinme!

Geçse de aradan, on yedi yıl,
Seni orada, öylece bekliyor olacağım...

Sarı Kule

Sarı Kule

Sanki çalıntı bir yürek taşıdığım,
Emanet sevgilerin ve sevgililerin adamıyım,
Hep yol üstü bir durak oldum,
Nedense, son durak olmayı başaramadım...

Hayatımdan çıkan sarı kuleyi,
Ömrümce unutamadım...

Saçma sapan bir yosmaydı aşkım,
Ne O bana uyabildi,
Ne de ben O'na uyum sağladım,
Zaten ömrü de uzun değildi bu sevdanın,
Sadece bir kaç haftaydı...

Sonra ne O beni arayıp sordu,
Ne de ben Onu arayıp sordum,
Bir kaç kez şarabıma meze oldu,
En kolay unutulan sanırım oydu...

Sonra bir sarışındı hayatıma giren,
Sarı kule koymuştum adını,
Boy desen ondaydı, endam desen onda,
O ne gözlerdi öyle,
İki boncuk tanesi, buz mavisi,
O ne biçim gülüştü be!
Her görüşte içim gıdıklanır,
Ömrüm tükenirdi,
Aşkı doyasıya yaşıyordum kollarında,
Uçuyordum sanki, gökyüzündeki bulutlarla,
Her şey iyi, her şey mükemmeldi,
Umursamıyordum kızmalarına,
Nasıl olsa benimdi!

Bir cumartesi gecesiydi, içmiştim,
Galiba biraz da sarhoştum!
Kıskançlık krizlerim tutmuştu,
Karşıdan gelen iki züppeye takmıştım kafayı,
Acayip bozulmuştum,
Şimdi düşünüyorum da epeyce abartmıştım olayı!
Tokat bile atmaya kalkmıştım hatuna!
Şok olmuştum,
Her şey bitti dediğinde Gülhane yokuşunda!

Bedenimden ruhum çekilmişti,
Dizlerimin bağı çözülmüştü,
Yıkılıp kalacaktım,
Elim ayağım nasıl titremişti!

Hani utanmasam,
Hemen oracıkta, kapanıp ayaklarına,
Neredeyse, yalvaracaktım!

Sadece kekeleyerek, ne olur gitme,
Beni terk etme, diyebildim,
Oysa çoktan kararını vermiş,
Ardını dönüp gitmişti bile!

İşte ne olduysa, ondan sonra oldu,
Değişti bütün hayatım...

Önce kabusa dönüştü, pembe olan rüyalarım,
Sonra işimi kaybettim,
Sorunsuz delikanlısı oldum sokakların!
Bir daha hayatımda olmayacak,
Elleri ellerimi tutmayacaktı,
Ve gözlerime bakmayacaktı, ay parçası...

Düşündükçe çıldırıyor,
Kendimi paralıyordum,
Hepsi bir bahaneydi ama,
Günah keçisi arıyordum!

Ve bulmuştum sonunda yolunu,
Hani derlerdi ya, çivi çiviyi söker,
Böylece unutulur gidenler...

Evet, işte ben de aynen bunu uyguladım!
Yeni bir aşka yelken açmalı,
Sarı kuleyi unutmalıydım!

Ama nerede...

Esmerleri denedim olmadı,
Kızıl saçlılar, pembe yanaklılar, gül dudaklılar,
Uzunu, kısası,
Bir türlü başaramadım,
Hiç birisi o aşkın tadını vermedi!
Sanki kiminin yağı,
Kiminin tuzu eksikti,
Ya aşırı ekşi oluyorlardı,
Ya da karışık çorba!

Gelgit olaylarına alışamadı yüreğim,
Ve sonunda iflas etti,
Her ne kadar istemesem de o yalnızlığı tercih etti,
Anladım ki hayatımı mahveden dilber,
Ömrümce unutamayacağım sarı kuleydi!

Vay be!
Mühür mü vurdun yüreğime?
Giderken kapıyı çekip üzerine,
Kilitledin mi ne!

Fark etmez ulen!
Evliysen bile bırak gel!
Mutluysan da bırak gel!
Yetiş her neredeysen,
Ölüyorum ulen!
Bitiyorum!
Bir omuz at yüreğime, yüreğinle...

Benim, seni çağıran,
Benim işte, duymuyor musun?
Hani o aptal adam!
Bir nefes, bir bakış, bir gülüş, ona da razıyım!
Bana o da yeter be!

Yetiş sarı kule,
Başlamadan bu hayattan diğerine geçiş,
Allah'ını seversen yetiş!

Beni Yazın

Beni Yazın

Nerede bir ayrılık olsa,
Nerede bir yalnızlık
Ve nerede bir hüzün,
Oraya beni yazın!

Çıkmaz sokakların tam ortasına
Sahipsiz kalan duygulara,
Anlamını yitirmiş aşklara...
Beniz yazın!

Beni yazın sonbaharlara,
Beni yazın zemheriye, kara kışa!
Beni yazın, unutulanlara,
Beni yazın, yüreğinde inadına, sevda avutanlara!

Beni yazın ki,
Anlaşılsın aşkın kıymeti!
Beni yazın ki,
Kopsun sevdanın kıyameti!
Beni yazın ki,
Bitsin bu aşkın serüveni!

Alıştım

Alıştım

Aranmıyor ve sorulmuyorsam,
Bunun adı, ayrılık değil...
Hala için için yanıyorsam, seni seviyorum, böyle bil..!

Sahiden sevseydin, böyle sessiz kalmazdın,
Aşkım olsaydı yüreğinde, beni sensiz komazdın...

Sakın aldatmasın seni, gözümden düşen yaşlar,
Benim, senden kopuşum, işte bununla başlar,

Avuçlarımda şimdi yüreğim,
Söktüm aldım içimden,
Ayıkladım içinden seni,
Kalmadı hiç bir şeyin,

Geceleri yakaladım sonra,
Soğukla kucaklaştım,
Acılarla boğuşup, yokluğunla savaştım,
Sorgulama sakın beni, sensizliği çoktan aştım,

Kan kusarak yazdım, olmadığın dakikaları,
Her attığım voltada, bil ki seni yakaladım,
Yırtıp attım yazdıklarını, yırtıp attım resimlerini,
Sildim bütün izini, ayrılığı imzaladım,
Dönme sakın geçmişe,
Çoktan unuttum seni,
Alıştım sensizliğe, alıştım..!

Deli Sevdam

Deli Sevdam

Gözlerin, yaşamak kadar derin,
Gözlerin, kılıç gibi keskin...

Sakın isteme benden!
Uzağımda kalamazsın!

Uyuyamam, yok, yok, alışamam!
Dokunmayınca saçların yüzüme!
Kâbus olur gecelerim,
Sensiz yaşayamam!

Çevirince başımı, yüzünü görmeliyim,
Sol yanımda olmasan da, varlığını bilmeliyim!
Ortalıkta teninin kokusu dolaşmalı!
Sevdiğin kıyafetler, gar dolabında olmalı!

Sesini işitmeliyim,
Şarkıların kulağıma ulaşmalı!
Her sabah, erkenden uyanmalı,
İçtiğin kahveden yudumlamalıyım!

Ne zaman geç kalsam,
Asılmalı suratın, gerginleşmeli kaşların!
Tavır almalısın önce,
Bir öpücükle, yumuşamalısın sonra!

Bana karşı sevgini anlamalıyım,

En kızgın anlarında,
En olmazlarında!
En çıkmazlarında!

Kesinlikle biliyorum!
Sen aşkın, bu güne kadar, yazılmamış yanısın,
Hiç anlatılmamış tarafısın!
Dokununca kırılmayan,
Sevmekten usanmayan,
Sevilmekten bıkmayanısın!

Sen sevdanın en son hali,
Sen...

Sen var ya sen...
Aklımı baştan alan,
Deli sevdamsın!
Deli sevdam...

Yalnız Seni Seveceğim

Yalnız Seni Seveceğim

Bir gün
kalbim duracak ansızın
İşte o an korkutuyor beni,
Unutmaktan çekiniyorum ölünce,
Ya hatırlayamazsam seni...


Yabancı olursa bakışların
Tanımazsa gözlerim gözlerini
Neye yarar bu sevda
Kaldır at bir kenara

Konuşamazsa dudaklarım
Kımıldamazsa ellerim
Söyle o zaman ne yaparım

Hisseder misin?
Duyar mısın haykırışlarımı
Anlar mısın ruhu haliyemden
Yoksa

Sadece ağlar mısın?

Yok yok
Sakın öyle bir şey yapma
Zaten yanıyordur ruhum
Bir acı da sen yaşatma

Gülümse yüzüme bakarak
Tut ellerimi sıvazlayarak
Saçlarımı da okşa arada bir
Bu gidiş sana veda değildir
Hep yüreğimde olacaksın
İçimde taşıyacağım seni

Gittiğim yerde de
Yalnız seni seveceğim
Belki duymayacak
Belki görmeyeceksin
Ama unutma
Hep bileceksin
Yalnız seni seveceğim

Anasını Satayım

Anasını Satayım

Gelişine bir imza atmadım ki,
Gidişine atayım...
Kadercilik başa bela,
Bana her gün kerbela!
Ben böyle kaderin anasını satayım...

Çocuk

Çocuk

Yorgun bir akşam gelir üzerine,
Bir kuş gibi kanatlarını açarak,
Sessizce saklanırsın kuytulara,
Üşüyerek ve korkarak,
Bulutlar dolusudur göz yaşların,
Hani yağa bilsen bir şehre,
Sel götürür sokaklarını...

Odalar dağınık,
Ben toplu muyum sanki!
Sancılı gecelerden kalmayım,
Üstüm başım mühim mi?
Saçım sakalım!
Takvim yapraklarında gizli,
Geçmişte kalmışlığım...

Buluşuruz elbet,
Nankörlük dolu hayatın ara sokaklarında,
Hele az daha sabret,
Bulursun aradıklarını,
Okşarken beyaz saçlarında!

Fazla gülmem,
Umut taciri de sayılmam,
Küçük bir çocuk vardı,
İçimizde yaşardı,
Büyüdü mü artık, orası bilinmez!
Zaten dün varsın, bu gün yoksun,
Anlayacağın her yaşta çocuksun!
Sabah olur diye bekleme,
Benim dünyamda gün inmez!
Karanlığa alıştır gözlerini,
Ne umut var bende, ne mavi boncuk,
Yürümek istersen, gidelim çocuk...

Hayat

Hayat

Gün gelir kaybettiğin her şeyi alırsın geriye,
Ne gittiyse gelir sana belkide,
Sevgili, para, pul, mal, mülk...
Sorun değil tüm bunlar,
Zaten seni bir şeyler mutlaka oyalar,
Biraz dert, biraz kahır,
Geriye gelmeyen tek şey zamandır...

Hayat

Hayat

Gün gelir kaybettiğin her şeyi alırsın geriye,
Ne gittiyse gelir sana belkide,
Sevgili, para, pul, mal, mülk...
Sorun değil tüm bunlar,
Zaten seni bir şeyler mutlaka oyalar,
Biraz dert, biraz kahır,
Geriye gelmeyen tek şey zamandır...

Gidenler Geri Gelmez

Gidenler Geri Gelmez

Gidenler sayılır gönül takviminde,
Hepsinin yeri ayrıdır da
Yaralayıp gidenler unutulmaz...

Kimine kitapsız der geçersin,
Kimine hayırsız...

Kimisini öldürür,
Kimisini yaşatırsın,
Kimine güler geçersin,
Zamanı gelsin dersin,
Zamanı geldiğinde hesabı kapatırsın!

Öyle bakma bu satırlara,
An olur, delirirsin,
Küfür eder gezersin!

Yalnızlığını yollarsın,
Adı duyulmamış şehirlere,
Ne sokağını bilirsin,
Ne caddesini,
Oysa vardır birileri,
O bilmediğin yerlerde,
Koparmıştır senden bir parça,

Atmıştır hiç düşünmeden!
Varsın yani,
Ya kıyılarda, ya köşelerde!

Vurgun yemişsin bir kere,
Kurtulsan da,
Nefes alsan da,
Kalbin hala çalışıyor olsa da,
Gidenler, geri gelmez,
Boşa bekleme!

Özgürlük

  Önce kocaman bir yürek taşıyacak Sonra uğrunda savaşacaksın, Sende yoksa o yürek Boşuna sesini yükseltip bağırmayacaksın! Bu yol bildiğin ...